Hiç gün içerisinde bu soruyu kendinize sorup cevabını düşünüyor musunuz?
Ya da sevdiğiniz insanlar size bu soruyu soruyor mu?
Ya da bu soruyu sormaya ihtiyaç duymadan sürekli nasıl hissettiğiniz ile meşgul müsünüz?
Belki de nasıl hissettiğinizi takip edemiyorsunuz, duygularınız gökyüzündeki bulutlar gibi sürekli şekil değiştiriyor. Bazı duygular birbirine karışmışken bazıları ise içimizi tek bir renge boyuyor.
Bugün nasıl hissediyorsunuz sorusuna cevap olarak genelde aşağıdaki tanımlamalar verilir;
- Muhteşem
- İyi
- İdare eder
- Üzgün
Çağımızda her şeyi kısaca ifade etmek ve hemen etiketlemek genel bir eğilim. Oysaki içimizdeki derin dünyayı ve hislerimizi bir takım etiketlere indirgeyerek anlatmak yetersiz kalıyor. Duygularımızı anlatmak için belkide daha fazla söze ihtiyacımız var.
Fiziksel sağlığımız hakkında konuşmak ruhsal durumumuz hakkında konuşmaktan genelde daha kolaydır. Bugün nasıl hissediyorsun sorusuna karşı genel geçer cevaplar verme eğilimindeyizdir, karşımızdaki insana samimi olarak duygu ve düşüncelerimizi açmak için güvende hissetme ihtiyacı duyarız. Ama her şeyden önce kendi iç dünyamız ile temasta olup duygularımızın farkında olmamız ve onları açık bir şekilde tanımlayabiliyor olmamız gerekir.
Şu an nasıl hissettiğimizi tanımlamak için belki de aşağıdaki yöntemleri uygulayarak biraz odaklanmak yeterli olacaktır.
- Rahatlamak için bir dakikanızı ayırın.
- Ayaklarınızı yere düz olarak basın, çenenizi ve omuzlarınızı gevşetin.
- Gözlerinizi kapatın ve birkaç derin nefes alın.
- Kendinize şu anda nasıl hissettiğinizi sorun ve gelen kelimeye dikkat edin.
- Orada bir kaç dakika daha kalın hemen ardından gelen farklı kelimeleri de yakalamaya çalışın.
- İç dünyanıza ve hislerinize odaklanıp gelen hangi kelimenin şu anki durumunuzu yansıttığını anlamaya çalışın.
- Gelen kelimeler şu anki gerçek hissinize mi ait yoksa geçmişten gelen bir sese mi ait?
Hepimiz modern yaşam içerisinde hızlı ve meşgulüz, kendimizi nasıl hissettiğimizi durup düşünmüyoruz. Çoğu zaman otomatik pilotta hareket edip duygularımıza çok da dikkat etmiyor veya ilk aklımıza gelen duyguyu satın alıyoruz. Duygusal canlılar olduğumuz halde duygularımızı tanıyıp onları tanımlamakta zorlanıyoruz. Bazen de geçmişten gelen ve kalıplaşmış değersizlik duygularının etkisi ile kendimizi aşırı yorup mümkün olmayan ideallerin peşinde koşarak mükemmel olmaya çalışıyoruz. Ancak kendilik algımızı olumlu yönde değiştirmek, benliğimizi güçlendirmek ve bunu yaparken de duygularımızı dikkate almak belki de kendimize şefkat göstermek için iyi bir adım olabilir.
Kendimizi sürekli muhteşem ve iyi hissetmek zorunda değiliz, arada bir durup iç dünyamıza kulak verip basitçe ne hissettiğimize odaklanarak hem olumlu hem de olumsuz duygularımızı fark etmek ve gerçekte bu duyguları hissetmemize sebep olan etkenleri tanımlamak bize yol gösterici olabilir. Farkettiğimiz bu duyguları sevdiklerimiz ile paylaşmak kendilik algımızı güçlendirmemize destek olabilir.
Bugünkü kendilik algımız temelde çocukluğumuzdaki özdeğer, özsaygı ve kendilik algımız üzerinden şekillenir. Bunların temeli çocukluğumuzda annemizle ilişkimizde atılıp, baba ve varsa kardeşlerin ve diğer aile üyelerinin sahneye girmesi ile şekillenir. Yaşamın ilk yıllarında, bizi dünyaya yavaş yavaş tanıştıran, korkularımızı yatıştıran, kendimizi iyi hissetmemiz için bize destek olan ilişkiler yaşadıysak kendilik algımız yeterince olumlu olur. Ancak bunun tam tersi büyüme dönemimizde korkularımız ile dünyada baş başa bırakılıp duygularımızı tanımamıza olanak sağlanmazsa kendilik algımızda daha olumsuz olarak gelişebilir.
Hayata uyum sağlamak için duygularımız ile de uyumlanmamız gerekir. Ancak duygusal düzenlemenin yetersiz geliştiği durumlarda duygularımız ile onları bastırarak başa çıkarız. Bu bastırma genelde zihnimizin bilindışı süreçleri ile oluşuyor ve böylece kendimizi bir denge içinde tutmaya çalışıyoruz. Ancak bastırılan her duygu en ufak bir fırsat bulduğunda bilince çıkmaya çalışır ve bazen kendimizi nereden geldiğini anlamadığımız gri bulutlu, yağmurlu bir ruh hali içinde buluruz.
Özellikle mevsimlerin değiştiği, gece gündüz döngüsünün yeniden düzenlendiği mevsim geçişlerinde biyolojik ritmimiz de değişir ve ruhsal dünyamızda bu değişimden nasibini alır. Duygularımızdaki değişim hem uyku hem de beslenme düzenimize etki eder. Mevsim geçişlerinde yaşanan uyku düzensizliklerinin kaynağıda aslında doğadaki bu değişimdir. Önemli olan doğanın bir parçası olduğumuzu unutmadan mevsimsel değişimin hem biyolojik ritmimizde hem de duygularımız üzerinde yarattığı değişimi farkedip bu geçiş sürecini rahat atlatmak için kendimize yardım edebilecek farkındalığa sahip olmaktır.
Mevsim değişikliklerinde kaliteli bir uyku için önerilerimizi bu yazımızdan okuyabilirsiniz.
Hadi bu kış bir farklılık yapıp mevsimlerin değişimi ile gelen duygularımızdaki değişimleri anlayıp dış dünyanın ritmine ayak uyduralım…